Feng Shui Turkey | Ana Sayfa
34
home,page-template,page-template-full_width,page-template-full_width-php,page,page-id-34,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode-child-theme-ver-1.0.0,qode-theme-ver-14.2,qode-theme-bridge,disabled_footer_top,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

Şangay Notları

Şangay Notları

Geçen sene bir sonraki Uluslararası Feng Shui Kongresi Şangay’da yapılacak dendiği zaman gitmeye çoktan karar vermiştim bile. Çünkü kaç senedir Feng Shui yapıp da ana vatanına gitmemiş olmak çok sinir bozucu idi. O nedenle bu seyahat benim için hacca gitmek gibi bir şeydi.

Hemen uçak biletlerine baktım. THY’nin direkt uçuşu var, harika ama çok pahalı. Ben ise eşimi ve kız kardeşimi de davet etmek istiyorum. Southern China Havayolları en cazip bilet gibi gözüküyor. Bir aktarmalı. Ama bekleme saatleri hiç de fena değil. Urumchi’de duruyor. Urumçi Türklerin olduğu yer. Bizim Diyarbakır gibi. Ara sıra karışıklıklar çıkıyor.

Hava alanına gittiğimizde Çin’in ne kadar büyük ve kalabalık olduğunu idrak ettik. Check-in kuyruğunda belki 500 kişi vardı. Moralimiz bozuldu. Oradakilere ne yapacağız diye sorduk. Bizi business’a upgrade ettiler. Yerimiz var dediler. Ama ekonomi yemeği alacaksınız. Aman ne büyük dert. Çok mutlu olduk. Urumçi’ye indik ve bir anons: “Hanfendiler, Beyfendiler, teyyaremiz yere kondi” Gülmekten yıkıldık. Lisanları 100 sene önceki bir Türkçe gibi.

Tüm katılımcılar aynı otelde kalıyorlardı. Otelimiz şehir merkezinin bir 10 dakika kadar dışındaydı. Ama yepyeni ve çok güzel bir oteldi. Giriş, lobi, lokanta, bar ve odalar gerçekten çok zevkli bir mimarın elinden çıkmışa benziyordu. Üstelik tam karşısında Daning Ling Shi parkı vardı ki, her gün koşmak için ideal bir yerdi. Sabahın 7’sindeki kalabalığı görmeniz lazımdı. Yaşlılar, gençler, çocuklar herkes yürüyor, koşuyor, Tai Chi yapıyorlar. Bir kısım dans çalışıyor. Parkın ücra bir kısmı ise sadece üflemeli çalgı çalanlara ayrılmış. Herkes kafasına göre takılıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Tabii evlerde trompetle çalışmak ne mümkün. Gelmişler mis gibi parka, ya topluca ya da kendi kendine çalışıp duruyorlar. Bir kakafoni.

Bu seneki konferansın konusu “Doğunun Batı ile buluşması” Ne kadar güzel ve anlamlı. Modern dünyada, klasik ve kadim bilgilerin, kültür ve zevklerin harmanlanması. Ama konferanstan önce Şanghay’ı gezmeye çıkalım…

Şangay dünyanın en büyük ve en kalabalık şehri. 24 milyondan fazla kişi yaşıyor. İstanbul’un trafiği diye saçınızı başınızı yolmayın. Orası da hiç farklı değil. İlk durağımız Nanjing Caddesi. Burası bizim İstiklal Caddesi gibi bir yer. Araç trafiğine kapalı. Sağlı sollu mağazalar. Bu yol olduğu gibi Huangpu Nehri’nin kenarındaki meşhur Bund’a açılıyor. Bund’dan karşı kıyıdaki Pudong’un şehir silueti müthiş. Aynen bir uzay üssü gibi. Top gibi TV kulesi, Çin’in 12 en uzun binası Shanghai Center ve daha nice çok şık gökdelenler. Bund tarafı ise daha koloniyal tarzda binalardan oluşuyor.

Nanjing’in başında People’s Square diye bir meydan var. Şahane bir parka giriyoruz. Hava tam ılık bir bahar havası. Parkın içinde nilüferler olan bir göl var. Yollar kıvrıla kıvrıla gidiyor. Tam Feng Shui’de olması gerektiği gibi. Parkın içinde modern bir sanat müzesi var. Harika bir sergiye giriyoruz. Resimler, heykeller, değişik modern çalışmalar, diijital sanatlar, muhteşem. Uzun süre kaldık orada, çünkü resimler, bacak bacak üstüne atmış seramik kadınlar ve konuşan lambalar pek hoşumuza gitti.

Serginin ardından City Gold Temple’a gidildi. Yani şehri koruyan tanrı. Buraya Jade Buddha Temple da diyorlar. Yani yeşim taşından Buda Tapınağı. Taoist bir tapınak. Tütsüler yakılıyor, insanlar dua ediyor. Herkes rahat, gündelik kıyafetleriyle, şekilcilik yok, kadın erkek ayırımı yok. Birden kulağımıza harika bir melodi geliyor. Bir kadın dua ediyor ve aynı zamanda şarkı söylüyor ve birtakım hareketler yapıyor. Aman yarabbim ne zerafet, ne hoş. Bu Çinli kadınların el ve ayakları çok zarif. Çok güzel kullanıyorlar hareket ederken.

Şehrin cazibe merkezlerinden biri de Yu Garden. Ming Hanedanlığı sırasında bir bakan için yapılan bu bahçe kesinlikle gezilmeye değer. Her noktası bir başka zarif. Binaların çatılarında ejderhalar, her yanında minik göletler, yüzlerce kırmızı balık ve zigzag şeklinde bir köprü. Keşfedilecek çok şey var bu bahçede. Her yanı başka bir güzellik, başka bir manzara sunuyor.

Sonunda acıktık. Ama her istediğiniz yere elinizi kolunuzu sallayarak gidemiyorsunuz. Çünkü erken yiyip sonrasında hemen mutfağı kapıyorlar. Bizim gibi 14.30’da giderseniz aç kaldınız demektir. “M” on the Bund, bayağı hoş bir lokanta. Bund üzerinde ve terasından Pudong’a doğru bütün silueti görebiliyorsunuz. Yemek yiyemedik ama bari resim çektirdik.

Şimdi de sıra Tian Zi Fang’da. Burası bizim Ortaköy gibi bir yer. Minik minik dükkanlar, kafeler, barlar. Her taraf sanat ve çok zevkli ürünler dolu. Hele bir çay dükkanı vardı. Deli olduk. Herşey için ölümüne pazarlık yapmalısınız. 400 dediği şeyi gitmeye kalktığınız an 50’ye kadar indirebiliyorlar. Bu da benim hiç sevmediğim birşey. Çünkü hayatta beceremem.

Bir gün Mehmet’le bir iş için çok yakında bir kasabaya gittik. Hızlı trene bindik. Aman Yarabbim. Tren saatte 300 km. İle gidiyordu. Muazzam bir şey. Trenle gezmeyi çok severim. Yolda her şeyi görürsünüz. Ama böyle ne mümkün. Zıp diye bitiverdi. Sadece çok düzgün köyler, kasabalar dikkatimizi çekti. Bir de havanın hep puslu olması. Acaba kaldığımız haftaya özgü bir şey miydi, yoksa hep böyle miydi, merak ettim. Sanırım sanayileşmenin bedelini ağır ödüyorlar. Hava kirliliğini koku olarak biz hissetmedik ama hep puslu bir hava bunun sonucu galiba.

Ve nihayet hafta sonu geldi. Otelimiz katılımcılarla yavaş yavaş dolmaya başladı. Her sene dünyanın dört bir yanından gelen dostları görmek ne güzel. Hong Kong’dan sevgili hocam Grand Master Raymond Lo ve güzel eşi Maureen, Amerika’dan Jen, Japonya’dan Rikako, Almanya’dan Petra, Dubai’den Raashi, Hindistan’dan Surendran, Singapur’dan Aparna, Yunanistan’dan Georgia, Romanya’dan Cristina, Ukrayna’dan Victoria. Gerçekten çok güzel bir aile olduk. Bir hafta sonu boyunca bütün Feng Shui guruları, öğrencileri, meraklıları bir araya geliyor. Bilgiler paylaşılıyor, dostluklar pekişiyor.

Bu seneki kongrenin Çin’de olması çok anlamlı. Çünkü Feng Shui 1927’den beri yasak Çin’de. Komünist rejimle birlikte tüm din ve metafizik bilgileri ve uygulamaları yasaklanmış Çin’de. Şimdi Çin dünyaya açıldı ve mevcut yönetim çok daha ılımlı. O yüzden de bu seneki tema “Doğu Batı ile Buluşuyor” aslında tam da günümüzü tasvir ediyor. Çin’in dünyaya en büyük armağanı bu metafizik bilgileridir. Çünkü modern hayatımızı etkileyen en önemli şeyler, örneğin dijital dünya ilhamını Çin metafiziğinden almıştır.

Kongrenin açılış konuşmasını yapan Hong Kong eski İçişleri Bakanı, Dr. Patrick Ho bunu öyle güzel anlattı ki. Sunumunun konusu “Tak Tak Tak ” idi. Çünkü Çin ve Batı karşılıklı olarak 3 kez birbirlerinin kapılarını çalmışlar. İlki İpek Yolu sayesinde, ikincisi yine İpek Yolu sayesinde ama bu sefer denizden. İkinci İpek Yolu’nu açan imparator Zhang He, Sezar’ın ünlü “Geldim, gördüm ve yendim.” sözüne karşılık ne demiş biliyor musunuz? “Geldim, gördüm, arkadaşlar edindim ve evime geri döndüm.” İşte fark burada. Batı sömürgecilik yoluyla refahını arttırma yoluna giderken, Çin kendi iç düzenini iyileştirmeye çalışıyordu.

Dr. Ho, Batı’nın Çin kadim bilgilerini nasıl öğrendiklerini ve bunun kendi çalışmalarını nasıl etkilediğini anlattı. Bugün hayatımızda en fazla yer alan dijital sistemin kaynağının I Ching olduğunu biliyor muydunuz? İkili sayı sistemini keşfeden Alman matematikçi ve filozof Gottfired Leibniz, bu sistemi Cizvit bir misyoner olan Joachim Bouvet’den öğreniyor. Çünkü Bouvet her gün Çin imparatoruna cebir, matematik ve Hıristiyanlık gibi türlü bilgileri aktarıyor. İmparator da ona karşılığında I Ching’i anlatıyor. I Ching’in temelinde yin ve yang var. Yani etken ve edilgen, artı ve eksi. Bu sistemi öğrenen Bouvet bunu Leibniz’e anlatıyor. Leibniz de 0 ve 1 ‘den oluşan dijital sistemi yaratıyor.

Ardından Grand Master Lo’nun sunumuna geçiyoruz. Bu hepimizin en sevdiği, en merakla beklediği bölüm. Çünkü Master Lo tam bir 4 Sütun Ustası (Çin astrolojisi) ve gerçekten sunum yapmasını iyi biliyor. Hepimizi gülmekten yerlere düşürüyor. Niye mi? Çünkü tarihteki Çin imparatorlarını anlatıyor ama ne detaylar. Ne seks hayatları kalıyor, ne baba oğul aynı kadına aşık olmalar, tam bir dedikodu programı gibi. Onun için her konferansta Master Lo adeta bir rock yıldızı gibi ilgi görüyor.

Bu sene Grand Master payesi alan Stephen Skinner dağlar ve sular üzerine bir sunum yapıyor. Çok monoton sesli bir coğrafya hocası. İçimiz geçiyor. Uyumamak için birbirimizi dürtüyoruz. Çok değerli bir hoca ama nolur sadece kitap yazsın, sunum yapmasın. Allah’tan Türkçe bilmiyor ve bu yazdıklarımı okumayacak.

Çok şükür ki, çeşitli ülkelerden master’lar ülkelerindeki Feng Shui uygulamaları ve karşılaştıkları meselelerle ilgili çok ilginç sunumlar yapıyorlar. Böylece atmosfer de biraz yükseliyor.

Kapanış konuşmasını her zaman olduğu gibi camianın en renkli simalarından Grand Master Tan Khoon Yong yapıyor.  Tan Khoon Yong’un söyledikleri dikkat çekici. 2024’te başlayacak ve 20 sene sürecek olan 9. Periyodda bizi nelerin beklediğini anlatıyor. Bir tür kehanet gibi. Daha önceki söylediklerinin çıkma oranından ve Singapur Başbakanının danışmanlığını yapmasından anlayabileceğiniz gibi bu konuda bayağı iyi.

Yeni enerji kaynakları çıkacak diyor. Fosil enerji kullanımı bitecek diyor. Amerika karışıklık yaşayacak. Bir iç savaş olabilir diyor. Avrupa ekonomisini yeniden yapılandıracak diyor. Farklı taşıma araçları çıkacak diyor. Sağlıkta önemli buluşlar olacak. Tedavi yerine yapay organlar kullanılacak diyor. Yani bir organda problem mi çıktı? At yenisini koy. Ondan sonra güneş parlamaları olacak diyor. Bu zaman zaman telekomünikasyonu felce uğratacak ve bu yüzden felaketler yaşanacak diyor. Hmmm, şöyle bir düşünüyorum. Temel becerileri çocuklara öğretmeliyiz diyorum. Mesela dikiş dikmek, şarkı söylemek, bir müzik aleti çalmak, kendi gıdanı yetiştirmek gibi. Kendi kendine yetmesini bilmek lazım. Kendi kendini oyalamasını ve başkalarını eğlendirmeyi. Çin’de Facebook, Instagram yok. Bir hafta boyunca kafayı yedik. Düşünün böyle bir kesinti olsa çocukların dünyası nasıl kararır.

Niye başkalarını da eğlendirmek dedim? Konferansın ardından gala yemeği oldu. Dünyanın her bir yanından katılımcılar vardı. En çok dikkati çeken kimlerdi biliyor musunuz? Kendi yerel kıyafetlerini giymiş olanlar. Malezyalılar, Hintliler, Singapurlular, Japonlar, Almanlar, Avustralyalılar daha birçok milletten insanlar vardı. Tüm gruplar tek tek sahneye çıktı ve kendi yörelerinden şarkılar söylediler, becerilerini sergilediler. Bir Kung Fu ustası gösteri yaptı. Bir başka Hintli yoga hareketlerinden bir gösteri yaptı. Ne hoştu tahmin edersiniz. Biz Türk grubu, ben, ablam ve eşim çıkıp Üsküdar’a Giderken şarkısını söyledik. Ben bir Çin elbisesi giyiyordum. Şarkıyı tam bilseydim daha da süper olacaktı. İlk başını söyleyip nay na nay filan diye bitirdik. Gelecek seneki konferansta ülkemi en iyi şekilde temsil edeceğim, söz veriyorum. Bu sene kesinlikle topluluğu eğlendirme becerilerimi geliştirmeye karar verdim. Ne kadar önemli birşey. Çıkıp bir şiir söylemek, bir şarkı söylemek, bir dans ya da gösteri yapabilmek.

Mesela Romanya’dan Feng Shui Ustası Cristina kapanışı o anda yazdığı harika bir şiirle yaptı. Herkes ne kadar memnun oldu.Üzerinde de 200 yıllık nefis bir yöresel kıyafet vardı Romanya’dan. Bu kız mimar ve Romanya’nın en ünlü Feng Shui ustası. Her dakika televizyonda. Gençlere yönelik bir program hazırladı. Feng Shui ve Çin astrolojisini öğretiyor. Hem de Çince yazmalara kadar. Cristina gibi ne cevherler var o salonda. İşte IFSA’nın en önemli kuvveti de bu. Klasik ve gerçek Feng Shui’yi dünyaya yaymak ve bununla ilgili bir standart oluşturmak. Çünkü Batı’da Feng Shui maalesef çok yanlış tanıtılıyor. Bu muhteşem bilgi, birkaç ahmağın sayesinde hiç hak etmediği kadar basitleştirilip aklı başında insanları kendinden uzaklaştırıyor.

Gelecek sene kongre 26,27 Kasım tarihlerinde Bangkok Tayland’da yapılacak. Türkiye’den Feng Shui ile ilgilenen herkesi yanımda görmek istiyorum. Öncelikle IFSA’ya (Uluslararası Feng Shui Derneği) üye olun. Ve bu etkinlikleri takip edin. Bir haftasonunda öyle çok şey öğrendim ki. Bilgi, kültür, görmek, gözlemlemek, yeni insanlar, yeni yerler tanımak bu dönemde yapmamız gereken en önemli faaliyet. Kasvet içinde gittiğim memleketimden bilgi, hoşgörü ve geleceğe yönelik umutlarla döndüm. Umarım önümüzdeki günler gelişmenin, kültür ve sanatın, dünya ile medeni şartlarda eş olmanın zamanı olur.

30.10.2015